Ulusal Egemenlik ne demektir?
Sadrazam Tevfik Paşa, TBMM’ye bir telgraf göndererek İstanbul
Hükûmetinin işbirliğine hazır olduğunu bildirdi. Bu istek Mecliste çok sert
tepkilere yol açtı. Bu davranış, ülkeyi ikiye bölmek isteyenlerin yeni bir politikası
olarak nitelendirildi. İtilaf Devletlerinin çifte daveti, Mustafa Kemal Paşa’ya saltanatın kaldırılması
için büyük bir fırsat verdi. 30 Ekim 1922’de TBMM’ye “Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkıldığını, yeni bir Türk Devleti’nin doğduğunu, Anayasaya göre, egemenliğin
ulusa ait bulunduğunu” bildiren bir önerge verdi. Görüşmeler 1 Kasım’a kadar sürdü. Bu
süreçte saltanatın kaldırılmasına karşı çıkanlar oldu. Mustafa Kemal, padişahlıkla
halifeliği birbirinden
ayırarak padişahlığın kaldırılması, halifeliğin ise kalması şeklinde
bir çözüm yolu buldu.
Bundan sonraki gelişmeleri Mustafa Kemal Nutuk’ta şöyle
anlatmaktadır.
“Üç komisyon bir odada toplandı. Başkanlığına
Hoca Müfit Efendi’yi seçti. Konuyu görüşmeye başladılar. fieriye Komisyonunda
bulunan hoca efendiler, hilafetin saltanattan ayrılamayacağını, bilinen
safsatalara dayanarak iddia ettiler. Bu iddiaların yersizliğini ortaya koyup çürütmek için
serbestçe konuşabilecek olanlar ortaya çıkar görünmediler. Biz, çok kalabalık olan bu
odanın bir köşesinde tartışmaları dinliyorduk. Bu şekildeki görüşmelerin istenilen
sonuca varmasını beklemek boşunaydı. Bunu anladık. Sonunda karma komisyon başkanından
söz istedim. Önümüzdeki sıranın üstüne çıktım. Yüksek sesle şu konuşmayı
yaptım: “Efendim, dedim, hâkimiyet ve saltanat hiç kimse tarafından, hiç
kimseye ilim gereğidir diye, görüşme ve tartışmayla verilmez. Hâkimiyet, saltanat, kuvvetle,
kudretle ve zorla alınır. Osmanoğulları, zorla Türk milletinin hâkimiyet ve
saltanatına el koymuşlardır. Bu zorbalıklarını altı yüzyıldan beri sürdürmüşlerdir. fiimdi
de Türk milleti bu saldırganlara isyan ederek ve artık dur diyerek, hâkimiyet ve saltanatını
fiilen kendi eline almış bulunuyor. Bu bir oldubittidir. Söz konusu olan, millete saltanatını,
hâkimiyetini bırakacak mıyız, bırakmayacakmıyız meselesi değildir. Mesele, zaten
oldubitti hâline gelmiş olan bir gerçeği kanunla ifadeden ibarettir. Bu mutlaka olacaktır. Burada
toplananlar, Meclis ve herkes meseleyi tabii olarak karşılarsa, sanırım ki uygun
olur. Aksi takdirde, yine gerçek, usulüne uygun olarak ifade edilecektir. Fakat belki de
bazı kafalar kesilecektir.
Mustafa
Kemal’in bu konuşmasından sonra komisyon, öneriyi kısa sürede sonuca bağladı
ve yapılan oylama ile Meclis 1 Kasım 1922 tarihinde saltanatın kaldırılmasına karar
verdi. Hilafetin devamı ve Osmanlı hanedanından birisinin Meclis tarafından bu göreve
getirilmesi kabul edildi. 600 yıllık Osmanlı saltanatı böylece tarihe karışıyor, laik ve ulusal cumhuriyetin önündeki en büyük
engel ortadan kaldırılıyordu. Son Osmanlı padişahı Vahdettin 16 Kasımda, İngiliz komutan
Harrington’a yazdığı bir yazı ile İstanbul’da hayatının tehlikede olduğunu
bildirerek “İngiltere devlet-i fehimanesinin himayesinde” bir an önce güvenli bir yere götürülmesini
istedi.
İsteği kabul edilen Vahdettin bir İngiliz savaş gemisi ile İstanbul’dan
ayrıldı. Meclis 18 Kasım’da toplanarak Osmanlı
ailesinden Abdülmecit Efendi’yi halife seçti.
0 yorum:
Yorum Gönder