Küçük kan dolaşımı

11 Kasım 2012 Pazar

Küçük kan dolaşımı nasıl gerçekleşir?

Kanın kalp ve akciğer arasındaki dolaşımına ise küçük dolaşım denir. Bu yüzden küçük kan dolaşımına akciğer dolaşımı da denir. Küçük dolaşımda karbon dioksitçe zengin kan(kirli kan) kalbin sağ karıncığından akciğerlere pompalandıktan sonra akciğerlerde oksijenle zenginleşerek sol kulakçığa geri döner. Bu dolaşım, kanın temizlenmesi amacıyla yapılır.

Rh Faktörü

Rh Faktörü nedir? 

Rh Faktörü: Rh faktörü alyuvarların yapısında bulunan bir proteindir. Bu protein ilk defa “Rhesus” cinsi bir maymunda saptanmıştır. Bu nedenle Rhesus kelimesinin ilk iki harfi (Rh) alınarak, bu proteine “Rh” faktörü denmiştir. İnsanların ortalama %85’inin kanında Rh faktörü bulunmaktadır. Rh faktörü bulunan insanların kanına “Rh pozitif (+)”, bulunmayanlara ise “Rh negatif (-)” denir.

Kan alışverişleri söz konusu oldu¤unda Rh faktöründen de mutlaka bahsedilir. Örneğin “A grubu Rh (+)” ya da “A grubu Rh (-)” gibi. Kan nakillerinde kanı alan kişi ile kanı veren kişinin Rh faktörlerinin aynı olması gerekir.

 

Kan bağışı

Neden kan bağışı yapılmalıdır? Neden kan bağışı yapmalıyız? 

Kan naklinde amaç, kana ihtiyacı olan hastanın durumunun daha iyiye gitmesini sağlamak ve hayatını kurtarmaktır. Kanın kendimize veya başkalarına gerekli olabileceği durumlar için kan grubumuzu öğrenmemiz; kan grubumuzu belirtir bir kartı da, her zaman yanımızda taşımamız

gerekir. Bu, bir kaza geçirmemiz halinde gerekli kanın bulunmasında zaman kazanmamızı, ayrıca acil kan ihtiyacı olan birine faydalı olmamızı sağlar. Hemoglobin düzeyi yeterli değerde olan bireyler kan bağışı yapabilir. Kan seviyesi normal olan sağlıklı bireyler kan bağışı yapınca eksilen kan hücreleri, kemik iliğinin çalışmasıyla hızla yenilenir. Dolaşıma genç kan hücreleri verilir. Sağlığı olumsuz etkileyecek kadar kan verilemeyeceği için kansız kalmak gibi bir durum söz konusu
olamaz. Sağlığı uygun olan insanlar iki ayda bir kan bağışlayabilir. Öyle durumlar vardır ki yalnız başına tıbbi tedavi, hastalığın tedavisinde yeterli olmayabilir.
Bu durumları kısaca şöyle özetleyebiliriz :
I. Sürekli kana ihtiyaç duyulan durumlar (kalıtsal kan hastalıkları, kan kanserleri),
II. Acil durumlar (trafik kazaları, yaralanmalar, doğal afetler),
III.Önceden bilinen durumlar (cerrahi müdahaleler).

Lenf dolaşımı

Lenf dolaşımı nasıl olur? Lenf dolaşımı nedir? Lenf sistemi 

İnsanda kan dolaşım sisteminden başka bir de lenf dolaşım sistemi vardır. Lenf dolaşımı kan dolaşımına yardımcı bir dolaşım sistemidir. Lenf dolaşımı lenf damarları, lenf düğümleri ve lenften oluşur. Bu dolaşımın üç önemli görevi vardır. Bu görevler; kandan hücreler arasına sızan maddeleri toplayarak yeniden kana kazandırmak, bağışıklık mekanizması ile vücudu hastalıklara karşı korumak ve sindirilmiş yağların ince bağırsaklardan emilmesini ve kana taşınmasını sağlamaktır.

Lenf damarları içinde dolaşan renksiz sıvıya lenf denir. Lenf, kılcal kan damarlarından dokular içine sızan küçük moleküllü besin maddeleri, bazı iyonlar, akyuvarlar ve hücresel atık maddelerden oluşan bir sıvıdır. Kanda hücrelerden ve plazma denen sıvıdan oluşan iki kısım vardır. Kan, vücudun içindeki pek çok ince kılcal damar boyunca akarken, bir miktar plazma ve akyuvar, kılcalları döşeyen

Dolaşım sistemi sağlığı

Dolaşım sistemi sağlığı nasıl korunmalıdır? 

Dolaşım sistemini kalp, atardamarlar, toplardamarlar, kılcal damarlar ve kan oluşturur. Sağlıklı bir yaşam için dolaşım sistemini oluşturan bu yapıların iyi korunması gerekir. Beslenme bozukluğu, sigara, alkol, şeker hastalığı, fiziksel etkinliklerde azlık, gerginlik (stres), yorgunluk vb. etkenler dolaşım sisteminin sağlığını olumsuz yönde etkiler. Kalp ve damar sisteminin sağlığı için yeterli ve dengeli beslenme bir koşuldur. Dolaşım sisteminin sağlığı için fazla kilo alınmamalı, tuz, şeker, yağ alımı azaltılmalı, eğer mümkünse sıvı yağlar kullanılmalıdır. Katı yağlar özellikle de margarin kullanılmamalıdır.

Vücuda alınan fazla yağ kilo alınmasına neden olur ve kandaki yağ düzeyinin yükselmesine yol açar. Bu yağ kalp ve beyin damarlarının duvarlarında birikerek daralmalara neden olur. Damar tıkanması, kalp krizi, beyin felci ve bacaklarda dolaşım bozukluğuna yol açabilir. Kırmızı etin(koyun, keçi, sığır eti) yağsız olan kısımları ya da beyaz et(tavuk ve balık) tercih edilmelidir. Bol sebze ve meyve yenmeli, bir kez fazla yemek yerine azar azar üç öğün yemek yenmelidir.
Besinlerle yeterince mineral alınmazsa kandaki hemoglobin miktarı düşer, kansızlık (anemi) hastalığı oluşur.
Dolaşım sisteminin en büyük düşmanı hava kirliliği ve sigaradır. Koroner kalp hastalığı daha çok sigara tiryakilerinde görülmektedir. Sigarada bulunan zararlı maddeler damar duvarlarının içinde birikerek tıkanmaya yol açar. Tıkanma kan dolaşımını güçleştirir. Ayrıca sigara dumanı, kanın dokulara yeterli besin ve oksijen taşımasını engeller. Duman lenf düğümlerine dolarak vücudun zararlı mikro organizmalara karşı direncini azaltır. Dolaşım sisteminin sağlığı için alkolden uzak durulmalıdır. Alkol, damarları genişleterek dolaşımın yavaşlamasına neden olur. Kanda yağ düzeyinin yükselmesinin bir nedeni de alkollü içeceklerdir.

Virüslerin özellikleri

Virüslerin özellikleri, virüslerin neden olduğu hastalıklar 

Virüsler canlı hücre dışında tamamen cansız olup, ancak canlı hücre içine girdikten sonra canlılık özelliği gösterirler. Girdikleri hücrenin tüm yönetimini ele geçirerek hücreyi kendileri için kullanırlar ve çoğalmaya başlarlar. Virüsler canlı hücreden çıkarıldıklarında kristalleşirler. Bir tuz parçası gibi hiçbir canlılık göstermezler. Bu yüzden virüsler tabiatta hem canlı hem cansız özelliği gösteren tek varlıktır.

Virüsler ancak elektron mikroskobu ile görülebilirler. Küre, çubuk veya elips şeklinde olurlar. Virüsler normal bir canlı hücrede bulunan organel ve sitoplazmaya sahip değildir. Kendilerine özgü bilgileri taşıyan kalıtım materyalleri ile protein kılıftan oluşurlar. Virüsler yaşamak için belirli bir canlının belirli bir hücresine yerleşir. Virüsler bakteri lerde, bitkilerde, böceklerde, hayvan ve insan hücrelerinde yaşar ve çeşitli hastalıklara neden olur. Örneğin hayvanlarda kuduz, kuş gribi; bitkilerde tütün mozaik gibi hastalıklara neden olurlar.

Bakterilerin özellikleri

Bakterilerin özellikleri, bakterilerin neden olduğu hastalıklar 

Bakteriler bir hücreli canlılardır. Dünyada en çok sayıda bulunan canlılar olup, bulunmadığı yer yok gibidir. Çok çeşitli ortamlarda yaşarlar. Toprakta, tatlı ve tuzlu sularda, canlı vücutlarında, bitki ve hayvan ölülerinde yaşarlar. Oksijenli veya oksijensiz ortamda yaşayanları vardır. Bakteriler, çubuk, yuvarlak, spiral veya virgül şekillerinde olabilir.

Bakteriler iki hücre örtüsüne sahiptir. Hücre zarı, sitoplazma ve sitoplazma içine dağılmış, kendilerine özgü bilgileri taşıyan kalıtım materyalleri vardır. Fotosentez yapan bakterilerde kloroplast bulunmaz; ancak klorofil bulunur. Bazı bakterilerin suda hareketlerini sağlayan ve kamçı denilen uzantıları bulunur. Bakteriler hem yararlı hem de zararlı olmaları yönünden insan yaşamını yakından
ilgilendiren mikroorganizmalardır.
Bakterilerin insanlarda neden olduğu hastalıklardan bazıları şunlardır:

Bağışıklık sistemi

Bağışıklık sistemi, doğuştan gelen bağışıklık, sonradan kazınılan bağışıklık

Bağışıklığı sağlayan organların hepsine bağışıklık sistemi denir. Bu organlar dalak, lenf düğümleri, bademcik, kırmızı kemik iliği ve timüs bezidir. Görüldüğü gibi lenf sisteminin bağışıklık sistemine katkısı büyüktür. Bağışıklık sisteminin en önemli savaşçıları akyuvarlardır.
Bağışıklığın oluşumu
İnsan vücudu mikroplara karşı iki yolla savunur:
- Birinci savunma yolu, akyuvar hücreleri ile yapılan savunmadır. Bu hücreler, vücut içindeki bakteri ve virüsü bir çeşit yeme işlemi ile ortadan kaldırır. Akyuvarlar kanla vücudun her tarafına gider.

İlaç kullanımı

İlaç kullanırken nelere dikkat edilmelidir?

- Hastalıklara karşı doktorumuzun verdiği ilaçları uygun dozda, sürede ve şekilde kullanmalıyız.

- Doktor önerisi dışında ilaç kullanmamalıyız.
- İlâçların son kullanma tarihlerinin geçmiş olmamasına dikkat etmeliyiz.
- İlâçları çocukların ulaşamayacağı yerde muhafaza etmeliyiz.

 

Solunum sisteminin görevi

Solunum sisteminin görevi, solunum nedir?

Vücudumuzun büyüyüp gelişmesi, hareket etmesi ve tüm sistemlerini çalıştırabilmesi için enerjiye gereksinimi vardır. Bu enerji, beslenme yoluyla aldığımız besin maddelerinin hücrelerimizde parçalanması ile elde edilir. Besin maddeleri hücrelerimizde parçalanır ve Adenozin Tri(üç) Fosfat(Fosfattaki fosfor elementinin simgesi P’dır) kısaca ATP denilen enerji türüne(hücresel enerji) dönüştürülür. Hücre bütün etkinliklerinde ATP enerjisini kullanır. Besin maddelerinin hücrede parçalanarak enerji elde edilmesine hücre solunumu(iç solunum) denir. Organik besinlerden enerji elde etmek için gaz hâlindeki oksijeni (O2) kullanırız. Hücre solunumu sonucunda hücremizde karbon dioksit oluşur. İşte solunum sisteminin görevi, hücrelerimize kesintisiz olarak oksijen sağlamak ve hücrelerimizde oluşan karbon dioksiti vücudumuzdan uzaklaştırmaktır. Solunum organlarıyla yapılan gaz alışverişine dış solunum denir.

Solunum sisteminin resmi

Solunum sisteminin resmi 

 

Solunum sistemindeki organların görevleri

Solunum sistemindeki organları görevleri 

a. Burun: Solunum yolunun ilk kısmıdır. Burunla alınan hava burada nemlendirilir ve ısıtılır. Burundaki kıllar da havadaki toz parçacıklarını tutar. Böylece burada akciğerlere giden hava, solunum için daha uygun bir hâle getirilir.

b. Yutak : Yutak, ağız ve burun boşluğu ile soluk ve yemek borusu arasında kalan bir geçiş alanıdır. Yutak üst taraftan burun ve ağız boşluğuna alt taraftan yemek ve soluk borusuna açılır. Yutağın ağızla bağlantılı kısmında küçük dil ve bademcikler bulunur. Yutak, ağız veya burundan giren havanın soluk borusuna, besinlerin yemek borusuna geçmesini sağlar.
c. Gırtlak : Gırtlak boynun ön tarafında bulunur. Kıkırdaktan oluşur. Yutağı soluk borusuna birleştiren bir tüptür. Ses tellerini içerir ve konuşma sırasında ses çıkarılmasından sorumlu organdır.
Gırtlak, yemek yerken gırtlak kapağına doğru çıkar ve gırtlak kapağı gırtlağın ağzını kapatır. Bu sayede yemekler soluk borusuna geçmez. Gırtlak, yutkunma ve besinlerin yutulduğu zaman dışında, sürekli açıktır.

Soluk alıp verme nasıl olur?

Nasıl soluk alıp veririz? Soluk alıp verme nasıl olur? 

Soluk alıp verme, göğüs boşluğu ve akciğerlerin genişleyip daralmasıyla olur. Oksijence zengin temiz havanın solunum yollarından geçerek alveollere dolmasına soluk alma, karbon dioksitçe zengin kirli havanın alveollerden vücudun dışına verilmesine soluk verme denir.

Soluk almada göğüs boşluğu ve akciğerler genişler. Göğüs boşluğu ve akciğerlerin genişlemesinde kaburgaların arasındaki kaslar ve diyafram kası beraber çalışır. Diyafram, göğüs bölümünü karın bölümünden ayıran, nefes alıp verme işinde çok önemli rol oynayan, solunuma yardımcı bir kastır. Soluk alma sırasında diyafram aşağı doğru kasılarak düzleşir ve göğüs boşluğunu karın boşluğuna doğru çekerek genişletir. Kaburgalar arası kasların kasılması ise göğüs kafesini öne doğru kubbeleştirerek göğüs boşluğunun genişlemesine yardımcı olur. Genişleyen göğüs boşluğuna bağlı olarak akciğerler de genişler. Genişleyen akciğerlerin içindeki havanın basıncı azalır ve dışarıdan akciğerlere hava dolar.
Soluk vermede diyafram kası gevşeyerek yukarı doğru kubbeleşir. Kaburgalar arası kaslar gevşeyerek göğüs kafesini düzleştirir. Böylece göğüs boşluğu daralır ve akciğerlerden dışarıya hava verilir.
Soluk alıp verirken göğüs kafesi yukarıda anlatıldığı gibi genişleyip daralır. Göğüs kafesinin bu şekilde esnek olmasının sebebi kaburgaların göğüs kemiğine tutunma yerinde kıkırdak doku bulunmasıdır.
 

 

Solunum sistemi sağlığı

Solunum sistemi sağlığı nasıl korunmalıdır?

Solunum sisteminin sağlığını olumsuz yönde etkileyen faktörlerden biri hava kirliliğidir. Çünkü bu sistemi oluşturan organlar soluk alıp verme sırasında sürekli olarak havadaki toz, duman ve mikroplarla karşı karşıyadır. Solunum yolları ile akciğerlere giren mikroplar buralarda hastalıklara neden olabildikleri gibi kana geçerek bütün vücuda dağılabilirler. Bu nedenle temiz hava, yeterli ve dengeli beslenmek kadar sağlığımız için önemlidir.

Ağız, burun boşluğu, burun boşluğunun açıldığı sinüs denilen geniş boşluklar bakteri ve virüslerce işgal edilirse; nezle, grip, anjin, larenjit gibi bazı üst solunum yolu hastalıkları ortaya çıkar. Bazen de soluk borusu, bronşlar ve bronşcuklarda büyük ölçüde virüslerin ve mikrobik bakterilerin neden olduğu bronşit, zatürree ve verem gibi ağır hastalıklar görülür. Havadaki zararlı gazlar, uzun süre soğuk ortamda bulunma, terliyken soğuk su içme vb. yutağın ve gırtlağın iltihaplanmasına neden olabilir. Yutağın iltihaplanmasına farenjit, gırtlağın iltihaplanmasına larenjit denir. Sürekli nemli hava akımı ve kirliliğin olduğu ortamlar bronşit hastalığına neden olabilir. Bu

Sigara içen bir insanın AKCİĞERİ

Sigara içen bir insanın AKCİĞERİ

 
 
 

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı