Tarih boyunca toprağın kullanılması işlenmesi nasıl olmuştur?
geçtiler.
Günümüzden yaklaşık 10 bin yıl önce yeryüzünde tarım yapılan ilk köyler Güneydoğu
Anadolu’da ve Kuzey Suriye’de görülmeye başladı. O günden itibaren toprak
insanların en değerli varlığı oldu. Toprak; üzerinde yaşanılan yiyeceklerin, giyeceklerin
ve kullanılan pek çok eşyanın elde edildiği bir varlıktı.
Toprağın
üretimdeki yeri tarih boyunca önemini korudu. Devletler topraktan en yüksek
verimi elde etmek için toprak yönetimine önem verdiler. Hititlerde
toprağın tanrılara ve krallara ait olduğu kabul edilirdi. Hititler Anadolu’da
tımar sistemine benzer bir yönetim uyguladılar. Toprak komutan ve valilere
verilirdi. Bu görevliler besledikleri askerlerle savaşa katılırlardı.
Selçuklularda
ev, bahçe, ağıl gibi mülkler, halkın özel mülkiyetindeydi. Tarım arazisi,
ormanlar, yaylaklar ve otlaklar ise devletim malıydı. Geniş ülke toprakları ise has,
ikta ve haraci olmak üzere üçe ayrılmıştı. Has ve haraci topraklardan elde
edilen vergiler,
doğrudan devlet hazinesine girerdi. İkta topraklardan elde edilen vergiler ise ikta
sahibine ödenirdi. İkta topraklar, maaş karşılığı olarak ordu mensuplarına
dağıtılan topraklardı.
İkta sahibi devlet hizmetinden ayrılırsa iktası da elinden alınırdı. Hükümdar
ölür ya da değişirse iktalar yeniden dağıtılırdı. İkta sahipleri toprakları işlemekte
olan köylülerden vergileri toplar, elde ettiği gelirin bir kısmıyla kendi geçimini
sağlar, bir kısmıyla da atlı asker beslerdi. İkta sahibi miktarı belirlenen vergiden
daha fazlasını halktan isteyemezdi. Aksi durumda halk sultana veya Büyük
Divana
başvurup şikâyette bulunabilirdi.
Osmanlılarda
da toprağın gerçek sahibi devletti. Devlet bu geniş toprakların yönetimi ve
üretimin sürekliliğini sağlamak için çok iyi işleyen bir sistem geliştirdi.
Devlet, birtakım
hizmetler yapan görevlilere maaş yerine toprakların bir kısmını dağıtırdı. Bu görevliler
de topraktan elde ettikleri gelirin bir kısmıyla kendi geçimlerini sağlar, bir kısmını
da devlete vergi olarak gönderirlerdi. Osmanlı Devleti’nde uygulanan bu sisteme
tımar sistemi denilmekteydi. Dağıtılan topraklardan yıllık geliri 20.000 akçeye kadar
olanlar askerî dirliklerdi ve bu topraklara tımar adı verilirdi. Sipahi (atlı
asker) adı
verilen tımar sahibi, bu toprakların sahibi değil sadece halkın devlete
ödemekle yükümlü
olduğu vergiyi toplamakla görevli kişiydi. Tımar sahiplerinin; vergileri düzenli
olarak toplamak, toprağın devamlı işlenmesini dolayısıyla üretimin devamlılığı
sağlamak
ve bölgelerinde güvenliğin sağlamak gibi görevleri vardı. Devlet, üretimin devamlılığı
için toprağından ayrılan köylülerden vergi alırdı. Tımar
sahipleri, elde ettikleri gelirin bir kısmıyla cebelu adı verilen atlı asker
beslemek ve savaş
zamanlarında bu askerlerle savaşa katılmak zorundaydı.
0 yorum:
Yorum Gönder