Ahilik Teşkilatı
Keykubat
zamanında diğer şehirlerde de kurulmaya başlamıştır. Ahi Evran kendi mesleği
olan debbağlık dalından başka, 32 çeşit esnaf ve sanatkârın lideri olmuştur. Ahilik,
Selçuklular Döneminde mesleki dayanışmayı, toplumun refah ve huzurunu sağlamayı amaç edinen bir sivil toplum
kuruluşudur.
Ahilik
teşkilatı; esnaf, sanatkâr ve üreticilere rehberlik ederek çalışma ilkelerini belirliyordu.
Her meslek birliğinde sıkı bir dayanışma ve karşılıklı denetim vardı. Teşkilat
üretilen malın kalitesinden, fiyatına kadar çeşitli standartlar belirlerdi. Ahi teşkilatında
yer alan üreticilerin ve esnafın meslek ahlakı yönünden de belli ilkelere uyma
zorunluluğu vardı. Bu ilkelere uymayanlar Ahilik teşkilatından çıkarılırdı. Teşkilattan çıkarılan hiçbir kimse
üretim yapamaz, mal satamazdı.
Her
sanat grubunun başında bir şeyh, kethüda ve yiğitbaşı bulunurdu. Ehl-i hibre denilen
görevli ise sanat dalının bilirkişisi demekti. Bunlar o meslek grubunda
ustaların oylarıyla
seçilir, devlet tarafından onaylanırdı. Bu görevliler; esnaf arasındaki
ilişkileri, üretim miktarını, kalitesini, esnafın
kurallara uyup uymadığını denetlerlerdi.
Bir
iş kolunda çalışacak esnafın sayısına teşkilat karar verirdi. Bağımsız dükkân açabilmek
için o sanat dalında usta olmak gerekirdi. Bir kişinin usta olabilmesi ve kendi
işyerini açabilmesi için değişik öğretim kademelerinden geçmesi zorunluydu. Uzun
bir çıraklık ve kalfalık döneminde sanatın inceliklerini öğrenip, gerekli olan
ahlaki değerleri
kazanması gerekirdi.
Ahilikte
usta-kalfa-çırak sistemi vardı. Bu sistemde eğitim oldukça önemliydi. Meslek
eğitimi ile ahlak eğitimi bir bütünlük içerisinde ele alınarak uygulanırdı. Bir meslek
edinmek üzere yeni çalışmaya başlayan gençlere, okuma yazma, dinî bilgiler, Türkçe
konuşma, edebiyat, müzik, spor folklor ve askeri bilgiler öğretilirdi. Gençlerin kültürlerini
geliştirmek için tarihî destanlar; Kutadgu Bilig ve Dede Korkut gibi devlet idaresi
ve kahramanlığı konu alan eserler okutulurdu. Ahlak eğitiminde ise Fütüvvetname denilen
ahlak kitaplarından yararlanılırdı. Mesleki eğitim, atölyelerde verilirdi.
Burada çalışma usulleri, meslekle ilgili teknik
bilgiler öğretilir ve uygulama yapılırdı. Bir
iş yerine çırak olarak girebilmek için, o iş kolunun Ahi Birliği’nden izin alınması
gerekirdi. Bir çırak veya kalfa ustanın rızasını almadan iş yerini terk edemez, başka
bir iş yerine gidemezdi.
İş
yerinde çırak ve kalfaya, sanata ait bilgiler öğretilirken derse önce sanatın
temel bilgilerinden
başlanırdı. Öğrenci olgunlaştıkça ve yetenekleri geliştikçe bilgiler de buna göre arttırılırdı. Bu eğitim usta
oluncaya dek sürüp giderdi. sanatın
inceliklerini kalfa ve çıraklarına öğretirken onların ahlaken de iyi
yetişmesine dikkat
ederdi. Yeterli bilgiyi öğrenen çırağın kalfa, kalfanın da usta olması için o iş
kolunun birlik başkanından izin istenirdi. Çıraklıktan kalfalığı, kalfalıktan
ustalığa yükselmede
mutlaka bir tören yürütülürdü. Şed Kuşanma denilen törene birlik başkanları, sanatın
en tanınmış üstatları ve şehirdeki Ahi Birlik Başkanı davet edilirdi.
Bunların
arasında mesleğin en kıdemli üyeleri ve Ahi Baba’dan meydana gelen bir heyet,
kalfanın o güne kadar imal ettiği ürünleri inceler, kalitesini kontrol
ederlerdi. Kalfanın
başkalarına karşı tutum ve davranışları olumlu, ürettikleri istenilen
standartta ve
kalitede ise kalfalıktan ustalığa geçmesine izin verilirdi. Bu onay heyetin
huzurunda dualarla bele üç kere bağlanıp çözülen
kuşağın bir defa daha bağlanmasıyla gerçekleşirdi.
0 yorum:
Yorum Gönder