Evrenin oluşumuyla ilgili teoriler

26 Kasım 2012 Pazartesi

Evrenin oluşumuyla ilgili teoriler, big bang teorisi

                Bilim insanları evrenin oluşumu ile ilgili tarih boyunca bir çok görüş ortaya atmıştır. Evrenin oluşumu ile ilgili olarak ortaya atılan teorilerden en önemlileri büyük patlama, metaverse teorisi, evrensel tasarı ve yaratılış teorisi olarak sıralanabilir. Bu görüşler incelendiği zaman hepsinin temelde iki farklı modelden birini savunduğu görülür. Bunlardan birincisi 1600’lü yıllarda Newton (Nivtın)’ın ortaya attığı, hareketsiz
ve başlangıcı olmayan evren görüşüdür. Bu görüşe göre evren, sonsuzdan beri var olmuştur ve sonsuza kadar da varlığını ve şu anki hâlini koruyacaktır. İkincisi ise günümüzde çoğu bilim insanı tarafından kabul gören, evrenin bir başlangıcının olduğu görüşüdür. Çünkü astronomideki son buluşlar evrenin sürekli bir genişleme içinde olduğunu göstermiştir. Evrenin oluşumu hakkında ortaya koydukları bu görüşler sonucunda

anlaşmazlıklara düşmelerine rağmen günümüzde bilim insanlarının büyük çoğunluğu evrenin oluşumu konusunda bir görüş birliğine varmışlar dır. Bilim insanlarının görüş birliğine vardıkları bu teoriye “Big Bang (Büyük Patlama)” denilmiştir.

Teoriye göre, evren günümüzden en az on milyar yıl önce, çok yüksek sıcaklık ve yoğunluktaki bir yapıdan büyük bir patlama sonucu oluşmuş olup, bu yapıdan, söz konusu patlama ve genişleme sonucunda, en hızlı hareket eden kütleler en dışta, daha yavaş hare ket edenler ise en içte olmak üzere, bir yayılım başlamıştır. Söz konusu evren modeline göre, patlama ve genişleme süreci 10-20 mil yar yıl kadar sürmüştür ve hâla

da sürmektedir.

    “Big Bang Teorisi”ne kadar bilim insanları evrenin durağan olduğunu maddenin sonsuzdan gelip sonsuza gittiğini savunuyorlardı. Bundan dolayı başlangıçta bilim insanları bu teoriyi kabullenmek istemediler.

Evrenin oluşum teorileri ilk olarak 1922 yılında Alexander Friendmann (Aleksandır Frendmen) tarafından ortaya konuldu. “Eğer evren sürekli genişliyorsa, evrendeki gök cisimlerinin geçmişte birbirlerine daha yakın olmaları yani evrenin daha sıkışık olması gerekir.” hipotezinden yola çıkan Belçikalı bilim insanı Georges Lemaitre (Jorj Lömet) 1927 yılında “Büyük Patlama Teorisi”ni ortaya koymuştur. Bu teoriye göre evrenin bir başlangıcı vardır ve evren sürekli genişlemektedir. Evrenin genişlemesini, üzerinde gök adalarını temsil eden sembollerin bulunduğu bir balona benzetebiliriz. Balon şiştikçe üzerindeki sembollerin birbirinden ayrılması gibi evren de genişlemekte ve gök adalar birbirinden uzaklaşmaktadır. Nitekim ünlü astronom Edwin Hubble (Edvın Habıl) da 1929 yılında gök adaların birbirinden uzaklaştığını gözlemleyerek evrenin devamlı genişlemekte olduğu hipotezini desteklemiştir. Daha sonra 1929 yılında Edwin Hubble’ın yaptığı gözlem çalışmalarıyla evrenin devamlı olarak genişlemekte olduğu ispatlandı.

Hublle’ın yaptığı bu gözlem çalışmalarına en iyi destek 1989 yılında NASA tarafından geldi. Bilim insanlarının teorik çalışmalarına göre büyük patlamadan sonra mutlaka ortada bir radyasyonun kalması gerekiyordu. İşte bu durumda bu radyasyon araştırılmalıydı. NASA tarafından 1989 yılında COBE adlı uydu fırlatıldı ve uydu fırlatılışından sekiz dakika sonra bu radyasyonu tespit etti. Bundan sonrada yapılan

çalışmalar da “Big Bang Teorisi”ne desteklemeye devam etti. İşte Edwin Hubble’ın gerçekleştirdiği bu gözlem “Big Bang Teorisi”nin bir kanıtı oldu. Bu incelemeler sonucunda varılan sonuçlar şöyle dir:

1. Evrenin dörtte üçü hidrojen ato mundan oluşur.

2. Evrenin dörtte biri helyum ato mundan oluşur.

3. Bu oranlar evrenin her yönünde tespit edilir.

4. Hidrojen atomunun oluşması için gerekli olan çok yüksek sıcaklıktaki ortamı

ancak “Büyük Patlama” sağlar.

5. Helyum yıldızlarda oluşabilir ama evrendeki % 25’lik helyum ancak bu teoriyle

açıklanabilir.

6. Yıldızlar döteryum ve lityum gibi elementleri parçalar. Dolayısıyla bunların

oluşumu ancak “Büyük Patlama” ile mümkündür.

0 yorum:

Yorum Gönder

 
 
 

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı