Türkiye Selçuklu Devleti

7 Aralık 2012 Cuma

Türkiye Selçuklu Devletinin kuruluşu ve yıkılışı

Türkiye Selçuklu Devleti (1077-1308): Malazgirt Zaferi’nden sonra Selçuklu komutanlarından Kutalmışoğlu Süleymanşah, Bizanslılardan İznik’i alarak kendisine başkent yaptı. Böylece Büyük Selçuklu Devleti’ne bağlı olarak Türkiye Selçuklu Devleti kurulmuş oldu (1077). Süleymanşah kısa sürede Bizans topraklarını ele geçirerek İstanbul Boğazı’nın Anadolu yakasından, Suriye’ye kadar uzanan topraklarda güçlü bir devlet kurdu. Bu topraklara göç etmiş olan Türkmenleri birleştirdi. Türkmenlerin büyük kitleler hâlinde Anadolu’ya gelmelerine imkân sağladı. Böylece Anadolu’nun Türkleşmesi hızlandı. Anadolu’da Bizans’ın baskıcı yönetiminden bıkan Ermeniler ve Süryaniler de din özgürlüğünü ve rahatlığı Türkiye Selçukluları yönetiminde buldular. Süleymanşah’tan sonraki yıllarda Türkiye Selçukluları Bizans’la mücadele etmeye devam etti. Bir ara Batı Anadolu’yu terk etmek zorunda kalan Türkler, yeniden Bizans’a karşı sınırlarını genişlettiler. Bu dönemde Türkler için Anadolu’daki yeni bir tehdit Haçlılardı. Bizans’la anlaşan Haçlılar I. Kılıçarslan döneminde Türkiye Selçuklularını Konya’ya çekilmek zorunda bıraktı. Buna rağmen Türkiye Selçukluları Danişmentlilerle birleşerek Haçlılara karşı başarılı mücadeleler verdi. Zaman zaman taht kavgaları nedeniyle zayışayan Türkiye Selçukluları yeniden güçlenmeyi başardılar.
Türkiye Selçuklularının Anadolu’daki başarıları ve Türkmenlerin Bizans’a karşı akınlarının devam etmesi Bizans’ı yeniden harekete geçirdi. Bizanslılar, Türkleri Anadolu’dan atmak ve tekrar Anadolu’ya egemen olmak amacıyla büyük bir ordu hazırladılar. Türkiye Selçuklu ordusu ile Bizans kuvvetleri Miryokefalon (Kumdanlı)’da karşı karşıya geldiler. II. Kılıçarslan Bizans ordusunu ağır bir yenilgiye uğrattı (1176). Bu zafer Bizans’ın Anadolu’yu Türklerden geri alma ümitlerini tamamen ortadan kaldırdı. Anadolu’nun bir Türk yurdu olduğu ve Türklerden geri alınamayacağı tüm dünyaya kanıtlandı.
Türkiye Selçuklu sultanlarının amaçlarından biri de diğer Türk beyliklerini egemenlik altına alarak Anadolu’daki siyasi birliği kurmaya çalışmalarıdır. Miryokefalon Savaşı’ndan sonra II. Kılıçarslan Anadolu’daki Türk beyliklerinin üzerine yürüyerek Türk siyasi birliğini büyük ölçüde gerçekleştirdi. Büyük Selçuklu Devleti’nin 1157 yılında yıkılmasından sonra Türkiye Selçukluları, bağımsız bir devlet hâline gelmişti. II. Kılıçarslan ülkede büyük bir bayındırlık hareketine girişti.
Türkistan’dan gelen binlerce Türkmen Anadolu’ya yerleştirildi. Bu dönemdeki güçlü, adil ve başarılı yönetim sadece Türkleri değil, Türkiye Selçukluları yönetimindeki Hristiyanları da rahat ve huzura kavuşturdu. Selçukluları Akdeniz’e inmiş oldular. I. Gıyaseddin Keyhüsrev şehri ithalat ve ihracat merkezi hâline getirdi. Uluslararası ticareti korumak ve teşvik etmek amacıyla Venediklilerle ilk defa ticaret antlaşması yaptı. Burada donanma kurarak ilk defa denizcilik alanında faaliyet gösterdi. Böylece Türkiye uluslararası ticaret yollarının merkezi hâline geldi. I. İzzeddin Keykavus’un Sinop’u fethetmesiyle de Türkiye Selçukluları Karadeniz’e ulaşmış oldular. I. Alaeddin Keykubat döneminde Türkiye Selçukluları siyasi, ekonomik ve kültürel yönden en parlak dönemini yaşadı. Bu dönemde güneyde Kalanoros Kalesi fethedildi. Buraya Alaiye (Alanya) adı verilerek bir tersane yaptırıldı. I. Alaeddin Keykubat doğuda beliren Moğol tehlikesine karşı önlemler aldı, ittifaklar yaptı. Kırım’ın önemli ticaret limanlarından biri olan Suğdak ele geçirildi. I. Alaeddin Keykubat kuzey ve güneyde fetihlerini tamamladıktan sonra Doğu Anadolu’daki Harzemşahlar üzerine yürüdü. 1230 yılında Yassı Çimen Savaşı’nda Harzemşahları yenilgiye uğrattı.
I. Alaeddin Keykubat’ın ölümünden sonra devlet eski gücünü koruyamadı. Tahtmücadeleleri devleti iyice zayışattı. Anadolu’da isyanlar çıktı. Bu sıralarda Moğollar da Anadolu’ya yönelerek Türk şehirlerini ele geçirmeye başladılar. Türkiye Selçukluları ile Moğollar arasında yapılan Kösedağ Savaşı’nda Türkiye Selçukluları ağır bir yenilgi aldı (1243). Moğollar Kösedağ Savaşı’ndan sonra Anadolu’yu baskı altına aldı. Selçuklu sultanları Moğollar tarafından atanmaya başladı. Devletin siyasi gücü azaldı. Selçuklulara bağlı beylikler kendi başına hareket etmeye başladılar. Anadolu’nun ekonomisi ve ticareti büyük ölçüde zarar gördü. Türkiye Selçuklu Devleti, Moğol hâkimiyetinde geçen uzun yıllardan sonra 1308 yılında yıkıldı.
Türkiye Selçukluları yaptıkları siyasi ve kültürel faaliyetlerle Anadolu’nunTürkleşmesine büyük katkı sağladılar. 12. yüzyılın ortalarından itibaren ülkede huzur ortamı sağlandı. Ülkedeki Türkler ve Hristiyanlar (Rum, Ermeni, Süryani) yan yana, uyum içinde yaşamlarını sürdürdüler.
Selçuklularda halk şehirlerde ve köylerde yaşardı. Şehirlerde yaşayan halk devlet memuru, ayanlar (şehrin ileri gelenleri) ve bilim adamlarından (medrese hocaları, kadılar, medrese öğrencileri) oluşuyordu. Ahilik teşkilatı şehirlerde önemli bir işlevi yerine getiriyordu. Ahilik esnaşarın birleşerek kurdukları dinî ve ekonomik özellikler taşıyan bir teşkilattı. Selçuklular Döneminde dericilik, kuyumculuk gibi herhangi bir meslek yapan herkes bir loncanın üyesi idi. Her loncada sıkı bir meslek dayanışması ve karşılıklı denetim vardı. Selçuklu sultanları Türkistan, Maveraünnehir ve Horosan’dan gelen göçebe Türkmenleri Anadolu’ya ve sınır bölgelerine (uc) yerleştirmişlerdir. Selçuklu sultanları Anadolu’ya yerleştirdikleri Türkmenlerin yerleşik hayata geçmesi için gerekli önlemleri almışlardır. Onları küçük topluluklara ayırarak yerleştirmişler, böylelikle hem onları toprağa bağlamışlar hem de eski boy geleneklerinin ortadan kalkmasını sağlamışlardır. Yerleşik hayata geçen bu Türkmenler, devletin belirlediği toprakları işleyerek yaşamlarını sürdürmüşlerdir. Uclardaki Türkmenler ise aşiret ve oymaklar hâlinde yerleştirilmiş ve başlarına da bir bey atanmıştır. Yarı bağımsız olan bu beyler Bizans’la savaşarak fetihlerde bulundular. Uclarda yaşayan Türkmenlerle komşuları olan Rumlar arasında canlı bir sosyal ve
ekonomik hayat vardı. Türkler Bizans şehirlerindeki Rumların tarım ürünlerini alırken kendi ürettikleri hayvancılığa dayalı ürünleri satıyorlardı. I. Alaeddin Keykubat döneminde merkezî yönetime bağlanan uc beyleri, Kösedağ Savaşı’ndan sonra yeniden bağımsız hâle geldiler. Moğol istilası sonucu Anadolu’ya gelen Türkmenler uc beylerine sığınıyordu. Bu da uc beylerini daha güçlü hâle getirdi. Zamanla daha da güçlenen bu beyler, bağımsız beylikler kurarak Moğollara ve Bizans’a karşı savaştılar. Selçuklu sultanları izledikleri politikalarla Türkiye’yi önemli bir ticaret merkezi hâline getirmeyi başardılar. Sinop, Alanya, Antalya ve Suğdak limanlarının ele geçirilmesi, Türkiye’yi Akdeniz ve Karadeniz ticaretinde önemli noktalara taşıdı. Ele geçirilen bu limanlar geliştirildi. Buralara Türk tüccarlar yerleştirildi. Ticareti geliştirmek için
yabancı tüccarlarla ticaret antlaşmaları yapıldı. Denizlerde korsanların tüccarlara verdikleri zararların devlet tarafından karşılanması benimsendi. Böylece bir çeşit devlet sigortası sağlandı. Türkiye Selçukluları Döneminde Türkiye doğu-batı, kuzey-güney yönünde yapılan uluslararası ticaret merkezi hâline getirildi. Selçuklu sultanları tüccarların mal ve can güvenliğini sağlayıcı önlemler aldılar. Ticareti geliştirmek için yollar üzerinde kervansaraylar, bu yolların geçtiği şehir merkezlerinde de büyük hanlar yaptırdılar. İlk kervansaraylar II. Kılıçarslan zamanında yapıldı. Vakıf olarak kurulan kervansaraylarda yerli ve yabancı tüccarlar ve yolcular konaklıyorlardı. Bu tüccarlara parasız yiyecek, yatak, hamam, sağlık ve hayvanlarına ahır hizmetleri sunuluyordu. Selçuklular Döneminde Anadolu’daki kültür hayatı oldukça canlı idi. Malazgirt Zaferi’nden sonra Anadolu’yu yurt edinen Türkler, Türk dili ve edebiyatının gelişmesine büyük katkılar sağladılar. Türkçe zamanla devlet dili olarak yerleşip gelişti. Bu konuda Türkmen beylerinin büyük rolü oldu. Karamanoğlu Mehmet Bey 1227 yılında Konya’da yayımladığı fermanda “Bu günden sonra divanda, dergahta, mecliste ve meydanda Türkçeden başka dil kullanılmayacaktır.” diyerek Türkçeyi resmî dil ilan etti. Moğollardan kaçıp Anadolu’ya gelen Türk bilim adamı, yazar ve şairlerin de Türkçenin gelişmesine büyük katkıları oldu.
Selçuklular Döneminde yaşayan fieyh Ahmet Gülşehrî, Aşık Paşa, Mevlâna Celâleddin Rûmî, Yunus Emre gibi şairler, yazdıkları eserlerle Türkçenin ve Türk kültürünün gelişmesine büyük hizmetlerde bulunmuşlardır. 12 ve 13. yüzyıllarda Battalgazi Destanı, Danişmentlilerin ülkesinde söylenen ve yazıya geçirilen Türkçe bir destandır. Danişmendname, Danişmentli büyüklerin kahramanlıklarını anlatan başka bir Türk destanıdır. Dede Korkut Hikâyeleri ise Oğuz Türklerinin yaşayış biçimlerini, aile ve kardeş sevgisini, kahramanlıkları konu alan halk hikâyeleridir. Bektaşî ve Nasrettin Hoca fıkraları da o dönemden günümüze ulaşan önemli halk edebiyatı ürünleridir. Selçuklu sultanları siyasi ve ekonomik alanda olduğu gibi bilim ve sanata da önem
vermişlerdir. Bu dönemde Anadolu’nun hemen her ilinde bir ya da daha fazla medrese kurulmuştur. Vakıf kuruluşu olan medreselerde her türlü bilimler okutulmuştur. Bu medreselerde çok sayıda bilim adamı yetişmiştir. Türkiye Selçukluları, Haçlı Seferleri ve Moğol istilasına rağmen Anadolu’nun her yanını sanat eserleriyle donatmışlardır. Bu eserler arasında camiler, mescitler, medreseler, kümbetler, külliyeler, saraylar, köşkler, darüşşifalar, kervansaraylar, kaleler, surlar, köprüler sayılabilir. Çifte Minareli Medrese (Erzurum), Gök Medrese (Sivas),
Hunat Hatun Külliyesi (Kayseri), Döner Kümbet (Kayseri), Kubadabad Sarayı (Beyşehir), Sultan Hanı (Konya-Aksaray arası) bunlardan sadece bazılarıdır.

0 yorum:

Yorum Gönder

 
 
 

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı