Ergenekon Destanı
ERGENEKON DESTANI
“Türk illerinde Kök Türk oku ötmeyen, Kök
Türk kolu yetmeyen bir yer yoktu. Bütün kavimler birleşerek Kök Türklerden
öç almaya karar verdiler. Türkler çadırlarını, sürülerinin bir yere topladılar. Çevresine
hendek kazdılar, beklediler. Düşman geldi. Vuruş başladı. On gün vuruştular, Kök Türkler
üstün geldi.” Düşman, Türkleri er meydanında yenemeyeceklerini anladığından
hileye başvurdu. Kök Türkleri gafil avlayıp, çadırlarını bastılar. Büyük bir
katliam gerçekleştirdiler. ‹l Han’ın küçük oğlu Kayan (Kıyan) ve yeğeni Tukuz (Negüz)
kadınlarıyla birlikte düşmanın elinden kaçtılar ve onların bulamayacağı bir yere “Ergenekon”
a geldiler. Burası geçit vermez, sarp
dağlarla çevrili orta yeri düz, verimli
bir ovaydı. Burada bir müddet sonra nüfusları gittikçe çoğaldığında, birbirine akraba,
ayrı ayrı “oba”lar oluşturdular. Nihayet dört yüz yıl sonra kendileri ve sürüleri
Ergenekon’a sığamaz oldu. Kurultay toplayıp, Ergenekon’dan çıkma kararına vardılar. Çıkış
için tek bir geçit vardı fakat burası da demirdendi. Bir demirci ustasının
fikriyle demir dağ büyük bir ateş yakılıp, büyük körüklerle ateşe verilerek eritildi.
Nihayet, Bozkurt adlı bir başbuğun liderliğinde, Türkler Ergenekon’dan çıkıp bütün
dünyaya yayıldılar.
(Derlenmiştir.)