Peygamberimiz ve ailesi komşuluk ilişkilerine çok önem verirlerdi.
Peygamberimizin bu konuda bizleri uyarıcı bir çok hadisi vardır:
“Allah’a ve ahiret gününe inanan, misafirine ikramda bulunsun.
Allah’a ve ahiret gününe inanan, komşusuna iyilikte bulunsun. Allah’a ve
ahiret gününe inanan, ya hayır söylesin ya da sussun.”
“Cebrail bana komşuya iyilik yapmayı o kadar ısrarla tavsiye etti ki, birbirine mirasçı yapacak sandım.”
“Allah katında arkadaşların en hayırlısı, arkadaşlarına en hayırlı
olandır. Komşuların en hayırlısı da komşusuna hayırlı olandır.”
Hz. Muhammed (s) komşularını ziyaret eder, sevinçli ve üzüntülü
zamanlarda yanlarında olurdu. Onların dertleriyle ilgilenmeyi, sahip
olduklarını onlarla paylaşmayı görev bilirdi. O şöyle derdi: Komşusu
açken kendi tok yatan kimse bizden değildir.
Hz. Muhammed’in Ailesi İçindeki Örnek Davranışları
Hz. Peygamber birçok hadisinde ailenin önemine işaret etmiş ve onun
bir huzur yeri olduğunu belirtmiştir. Bir baba olarak çocukları dünyaya
gelince sevinmiş; vefatlarında ise üzülmüştür. Sözgelimi oğlu İbrahim’in
doğum haberini kendisine getiren Ebû Râfi’e hediye vermiş; İbrahim’in
annesi Mâriye’yi de azat etmiştir. Sık sık sütannesinin bulunduğu yere
onu görmek için gitmiştir. İbrahim, on altı veya on sekiz aylık iken
vefat etmiştir. Onun vefatı üzerine gözlerinden yaş dökülmüştür. Bunun
üzerine
“-Sen de mi ağlıyorsun Ey Allah’ın elçisi?” diyen Abdurrahman b. Avf’a bunun şefkatten kaynaklandığını söylemiştir.
‘Bir dost ve bir baba olarak yaratılışın en ince duygularıyla’
bezenmiş olan Hz. Peygamber, bir aile reisinin aile bireylerine nasıl
davranması gerektiğini emir ve tavsiyeleri ile açıkladığı gibi, bizzat
kendi uygulamaları ile de ortaya koymuştur. Erkeğin kadına iyi
davranması gerektiğini çok açık ve kesin bir şekilde dile getirmiştir.
Bu anlamda:
“-En hayırlınız ailesi için hayırlı olandır.”
buyurmuştur.
Enes b. Mâlik:
“-Ailesine Hz. Muhammed kadar şefkatli bir kimse görmedim”
demiştir. İman, ahlak ve aile fertlerine yumuşak davranma arasında kurduğu bağıntıyı dile getiren şu sözü çok anlamlıdır:
“-Mü’minlerin iman yönünden en mükemmel olanı, ahlakı en güzel olanı ve aile fertlerine yumuşak davrananıdır.”
İnsanın üzerinde hakkı olan kişilerin başında aile bireyleri
gelmektedir. Çünkü kişinin sevincini ve üzüntüsünü ilk önce paylaştığı
kimseler aile fertleridir. Hz. Peygamber çeşitli vesilelerle erkeklerin
kadınlar üzerinde, kadınların da erkekler üzerinde hakları bulunduğunu
söylemiştir. Kadınlar hakkında Allah’tan korkulmasını, onlara haksızlık
yapılmamasını istemiştir.
Hz. Muhammed aile bireylerini sever ve aralarında ayrım yapmazdı.
Onların eğlenme ve dinlenme gibi ihtiyaçlarını karşılar, düzeyli
eğlencelerden onları yararlandırmaya çalışırdı. Ramazan ve Kurban
Bayramı gösterilerine kızlarını ve hanımlarını da götürürdü. Bir
bayramda Habeşlilerin sergiledikleri gösterileri Hz. Âişe’nin
seyretmesine izin vermiş ve hatta yardımcı olmuştur. Hz. Âişe ile koşu
yapmış, aile bireyleri ile şakalaşmıştır.
Hz. Peygamber çocuklarına olduğu gibi, yanında, kendi korumasında
büyüyenlere, örneğin Ali b. Ebû Tâlib’e, Zeyd b. Hârise’ye ve azatlısı
Ümmü Eymen’e de son derece şefkatli davranmıştır. Amcası Ebû Tâlip’in
yükünü hafifletmek üzere 5 yaşında iken yanına almış olduğu Hz. Ali,
babası Mekke’de olduğu halde Hz. Peygamber’in yanında büyümüş ve ömrü
boyunca onun yanından ayrılmamıştır. Aynı şekilde Zeyd b. Hârise de Hz.
Peygamber’in ailesi içinde büyümüştür. Hz. Hatice, kendisine Hakîm b.
Hizâm’ın köle olarak verdiği Zeyd’i Hz. Peygamber’e hediye etmiş; Hz.
Peygamber de onu azat etmişti. Zeyd’in babası, oğlunu araya araya
Mekke’de bulmuş; Hz. Peygamber onu, kendi yanında kalmak veya babası ile
birlikte gitmek konusunda serbest bırakmıştı. Zeyd ise Hz. Peygamber’i
babasına tercih etmiştir. Bu da Hz. Peygamber’in ona karşı hareketleri,
davranış ve muamelesinin gerçek bir babanın davranışından farksız
olduğunu göstermektedir.
Hz. Peygamber, babasından kendisine kalan ve Hz. Hatice ile evlendiği
zaman azat ettiği Ümmü Eymen’i de ailesinden sayarak ona bir anneye
gösterilen muameleyi göstermiştir. Hanımlarını, çocuklarını, yanında
büyüyenleri ve hizmetçilerini dövmemiştir. Medine’de Hz. Peygamber’in
hizmetine verilen Enes b. Mâlik, kendisine vefatına kadar hizmet etmiş;
bir defacık olsun karşıdakinin davranışlarına bıkkınlık, yılgınlık ve iç
sıkıntısının bir ifadesi olan “öf” bile demediğini söylemiştir.
Peygamberimiz aile bireylerine danışır ve görüşlerine değer verirdi.
Kaynaklarımızda bu konuyla ilgili bol miktarda bilgi bulunmaktadır.
Ayrıca zaman zaman hanımlarının itirazlarına ve isteklerine maruz
kalmıştır. Şayet hep emredici olsaydı, hanımlarına birşey danışmasaydı
ve sormasaydı herhangi bir itirazla karşılaşmazdı.
Peygamberimiz, ilk vahiy aldığı zaman, içinde bulunduğu sıkıntılı
durumu hanımı ile istişâre etmiştir. Hz. Hatice de hem kendisini teselli
etmiş ve hem de onu meseleye kesin çözüm bulacak ve doğru teşhis
koyacak bir kişiye, Varaka b. Nevfel’e götürmüştür. Bu olay Hz.
Hatice’nin dirayetini, soğukkanlılığını ve isabetli karar verme
yeteneğini mükemmel bir şekilde ortaya koymaktadır.
Konumuzla ilgili bir başka örnek şöyledir:
Hz. Peygamber Hudeybiye seferinde barış antlaşmasından sonra
sahâbîlere kurbanlarını kesmelerini ve tıraş olmalarını emreder.
Sahâbîler antlaşmanın şartlarını Müslümanların aleyhine buldukları için
isteksiz davranırlar; hiçbiri kalkıp da bu emri yerine getirmez, o emir
verdikçe yüzüne bakarlar. Buna çok üzülen ve hatta kızan Hz. Peygamber
hanımı Ümmü Seleme’nin çadırına girerek durumu ona anlatır. Ümmü Seleme
şunları söyler:
“-Ey Allah’ın Elçisi! Sen çıkıp kurbanını kes, başını tıraş et.
Onların hepsi sana uyacaktır.” Peygamberimiz Ümmü Seleme’nin tavsiyesini
yerine getirir. Sahabe de duyguları ile hareket etmeyi bırakır ve ona
uyar.
Hz. Muhammed (s), ailenin tüm bireyleriyle konuşur, onların
düşüncelerini alırdı. Aileyi ilgilendiren herhangi bir konuda tek başına
karar vermezdi. Örneğin kızlarını evlendirirken onların düşüncelerini
sormuş ve istekleri doğrultusunda hareket etmiştir.
Peygamberimiz akrabalarıyla ilişkilerine çok önem verirdi. Kendisine
emeği geçmiş olan büyüklerini hiç unutmamış, onlara hep iyilikle
davranmış, hatırlarını saymıştır. Örneğin ona süt annelik yapmış olan
Halime’ye büyük bir saygı beslerdi. Onu her gördüğünde “Anneciğim”
diyerek iltifat eder, ona yer gösterir, halini hatırını, bir ihtiyacı
olup olmadığını sorardı.
Bir defasında Halime annemizin yaşadığı köyde kuraklık olmuş,
hayvanlar hastalıktan ölmüştü. Geçim sıkıntısı çeken Halime annemiz,
Peygamberimizin yanına geldi ve derdini anlattı. Peygamberimiz o zaman
Hz. Hatice ile evliydi. Süt anneye her türlü ikramda bulundular,
ayrılırken ona kırk adet koyun hediye ettiler. Bu duruma çok memnun olan
Halime annemiz aldığı hediyelerle birlikte köyüne döndü.
Hz. Muhammed (s), dedesi, amcaları ve diğer akrabalarıyla
ilişkilerini sürdürmüştür. Onlara iyi davranarak güler yüz göstermiştir.
Hasta olanları ziyaret etmiş, onların iyilşemesi için elinden geleni
yapmıştır. Mekke’nin fethinde, çoğunluğu akraba olmakla birlikte
kendisine çok eziyet eden müşrikleri bile affetmiştir.
Peygamberimiz, biz Müslümanları da akraba ilişkilerini sıkı tutmayı öğütlemiştir.
“Akrabalık bağını koparan (cezasını çekmeden) cennete giremez” (Buhari, Edeb, 11);
“Faziletli işlerin en üstünü senden ziyareti kesen akrabanı ziyaret
ederek ilişkiyi sürdürmendir” (Ahmed, III, 438) anlamındaki hadisler
akraba ziyaretinin ne kadar önemli olduğunu belirtmektedir.
Bu nedenle, akrabaların sevinçli ve acılı günlerinde yanlarında
bulunmak hem insanlık hem de dini görevlerimizdendir. Onlara fiili veya
sözlü olarak her hangi bir zarar vermemeli, onları kötülememeli,
unutmamalı ve dargın durmamalıyız. Akrabalık ilişkilerini sürdürmek
farz, bu ilişkileri koparmak ise haramdır. Akrabasını unutmayan, onlar
ile ilişkisini sürdüren kimse sevap, aksine davranıp koparan da günah
kazanmış olur.
Bir adam Peygamberimize:
- Ey Allah’ın Elçisi! Bana cennete girmeme neden olacak bir salih amel söyle, dedi. Peygamberimiz:
- “Allah’a ibadet eder ve ona hiçbir şeyi ortak koşmazsın, namazı
kılar, zekatı verir, akrabayı gözetirsin.” buyurdu (Buhari, Edeb, 10)
Anlatım: Y.Doç.Dr. Ali KUZUDİŞLİ
Google'den Gelenler:
- hz peygamberin komşu ve akrabalarına karşı olan davranışları
- hz muhammedin komşu ve akrabalarına karşı olan davranışlarıyla ilgili örnekler
- hz peygamberin komşu ve akrabalarına karşı olan davranışlarıyla ilgili örnekler
- hz muhammedin komşu ve akrabalarına karşı olan davranışları
- hz muhammedin komşu ve akrabalarına karşı davranışları
- hz peygamberin komşu ve akrabalarına olan davranışları
- hz muhammedin komşu ve akrabalarına karşı olan davranışlarıyla ilgili örnek
- peygamberimizin komşu ve akrabalarına karşı olan davranışları
- hz peygamberin komşu ve akrabalarına karşı olan davranışlarıyla ilgili birer örnek
- hz peygamberin komşu ve akrabalarına karşı olan davranışlarıyla ilgili örnek
0 yorum:
Yorum Gönder