İstiklal Marşının Kabulü (tiyatro Metni), 12 Mart İstiklal Marşı'nın Kabulü, İstiklal Marşının
Kabulü (tiyatro Metni) indir.
İSTİKLÂL
MARŞININ KABULÜ
Mehmet Akif Ersoy
Rıza Nur :1.
MillÎ Eğitim Bakanı
Hamdullah Suphi Tanrıöver :2. Millî Eğitim Bakanı
Hasan Basri Bey : Balıkesir Milletvekili Akif’in
arkadaşıdır
4 kişi : Müsteşarlar
Akif’in bir arkadaşı : Ferit Bey
SAHNE
I
(Rıza Nur ve diğer bakanlar
toplantı odasındadırlar.)
(Dekor: toplantı odasında
olabilecekler, kıyafetler dönem koşullarına uygun.)
(Toplantı başlamıştır. Ve içeride
eğitimle ilgili önemli bir mevzu tartışılmaktadır. Kapı vurulur, Katip içeri
girer:)
Katip —Efendim,
Genelkurmay Karargahından bakanlık sadaretimize bir rica ulaştı.
Rıza Nur —
Nedir ?
Katip —
Efendim buyuyorlar ki “Cephedeki askerimiz yıllardır o cepheden bu cepheye
koşmaktadır. Henüz cepheye gelmeden evlenmiş olan baba evladıyla sırt sırta
mücadele ediyor. Haliyle neferimizin
zihni dolmuş. Gönlü yorulmuş. Bu neferatı tekrar aşka getirmek için çeşitli
tedbirlerin alınması gerekiyor. Bu konuda maarif teşkilatının gerekli çalışmayı
yapıp acilen sonuca gitmesi zor durumda olan milletimizin öncelikli
ihtiyacıdır.” diyorlar.
Rıza
Nur — Arkadaşlar, cümlemizin Malumudur ki
gençliğimizden beri sulh yüzü görmedik. Evlatlarımız top sesiyle doğdu.
Şarapnel parçalarıyla oynadı, mermi üzerinde okumayı söktü, süngü ile arkadaş
oldu, toprakla evlendi.
Bir
müsteşar — Pek doğru
söylersiniz. Sayın bakanım insanımız bu savaş illetinden bıkıp usanmıştır.
Diğer Müsteşar — Bu halkı ayağa kaldırmak için tedbirler
bulmalıyız. Arkadaşlar neler yapabiliriz. Öyle birşey yapalım ki inşanımızın
hissiyatını göklere çıkarsın. Yanmaktan yorulmuş tandır gibi yüreklere bir can
olsun.
Diğer Müsteşar —Bu
öyle bir şey olmalı ki ecdadı Asya çöllerinden Anadoluya getiren, Osmanlıyı
Viyana’ya sürükleyen bir nefes olmalı.
Rıza
Nur — Çok güzel, dediğiniz ancak bir şiirle, bir
destan ile olur. Hem bu öyle bir destan olmalı ki duyan cümle
asker yerinden fırlayıp düşmanının göğsünde patlamalı.
Bir
müsteşar — Bunun için bir yarışma tertip
edelim.
Diğer Müsteşar —
Nasıl bir yarışma olmalı
Rıza
Nur — Tüm ülkeye ilan edelim. Milletimizi temsil
edecek tarihî, ilmî, Dinî geçmimişimizi yansıtacak, yorgun milletimize ufuk
açacak bir şiir olmalı. Bu şiirden öte bir destan olmalı
Diğer Müsteşar —
Vilayetlere bir yazı gönderelim. Gazetelere de ilan verelim. Hatta bir
ödül bile koyabiliriz.
Diğer Müsteşar —
Milli bir dava için ödül vermek
ayıp olmaz mı?
Rıza
Nur — Olmaz efendim. Böyle bir maksat için ne kadar
büyük ödül olsa azdır. Değeri ölçüye gelmez. Ben 500 Lira öneriyorum
(Hep
bir ağızdan) Aman efendim 500 lira da ne demek! Bir memurun maaşı 7,5 lira 10
Lira geliri olan zengin sayılır. Bu israftır. Büyük vebaldir.
Rıza
Nur — Efendiler, kararım katidir. Bu marş için 500
değil 5.000 versek yine kâfi değil lâkin bütçenin durumu malum.
SAHNE
II
(Ferit Bey Akif’in evine gider Akif eski bir kitap okur ve notlar
alır. Düşüncelidir.)
Akif —Ooo, Ferit
Kardeşim, hoş geldiniz hanemize
Sefalar getirdiniz meclisimize,şükür sizi
gönderene
Ferit Bey — (Sıkıntılı)Hoşbulduk bulmasına
amma hiç de hoş gelmedim açıkçası.
Akif —(bozulur)
Hayırdır üstadım bilmeden bir kusur mu işledik? Birini mi incittik? Yok sa söz
verip de sözümüzü mü tutmadık?
Ferit
Bey —Yok öyle değil. Ama sen de olan
bir nimeti bizden daha önemlisi milletinden esirgiyorsun.
Akif —Sen ne diyorsun kardeşim. Bu hıyanettir, vatan hainliğidir. Sen
bana bunu nasıl yakıştırırsın?
Ferit
Bey — Madem öyle hem bilirsin İstiklâl Marşı için bir yarışma var hem de
katılmazsın. Bu milletin hayaını, hayalini, hissiyatını senden âlâ yansıtacak
biri var mıdırşu memlekette?
(Akif geri çekilir masasının
başına geçer.)
Ferit
Bey — Hiç öyle kaçma sen de bilirsin ki senden başkası buna kâbil
değildir.
Akif —Pek muhterem kardeşim ben de bilirim bunu amma işin ucundaki şu
ödül yok mudur şu ödül! Ben arkamdan ödül için yarıştı dedirtmem. Hele millet
için yapılacak bir işten ödül, menfaat beklemek ne oluyor? Hiç vatanını seven
birine yaraşırmı böyle bir şey?
SAHNE
III
(Meclis toplantı odası. Hamdullah
Suphi, Ferit Bey, Hasan Basri içerdedir.)
(Hamdullah Suphi onlarca kağıtla
uğraşmaktadır.)
Hamdullah
Suphi —(Bağırarak) Şu memlekette bir
tane de olsa şair yok mudur?
Hasan
Basri —Efendim hâlâ bir şiir gelmedi mi? Onlarca
mektup aldınız halbuki!
Hamdullah
Suphi —Aldık almasına da şiir çok şair
yok. Şöyle kalemi eline alınca geçmişi geleceği görecek, gördüğünü yazacak,
yazdığını yaşatacak bir şair, bir edip yok mudur?
Hasan
Basri —Efendim vardır aslında. (Hamdullah Suphi
heyecanlanır.)
Hamdullah
Suphi — Var mı dedin, nerede, hemen
bulalım.
Hasan
Basri —Bizim Mehmet Akif yok mu. Hani Millî Mücadele
için gece gündüz anadoluyu karış karış dolaşan halkı cepheye davet eden.
Sözleriyle insanları cezbeden Mehmet Akif. Burdur Milletvekili Mehmet Akif.
Ferit
Bey — (İç çekerek) Akif vardır, varolmaya lâkin o yazmaz. Yazmam diyor.
Hamdullah
Suphi —Niye ki o bu milletten değil
midir?
Hasan
Basri —Ne demek efendim o senden benden daha Türk
daha Türkçüdür. Hem de sağlam imanlı bir müslümandır.
Hamdullah
Suphi —O halde neden yazmaz?
Ferit
Bey — Ben konuştum kendisiyle.
Diğerleri
—Eee
Ferit
Bey — Akif eline kalem alan herkesin yazdıklarına karşı bir yarışa girip
kendinin üstünlük davası güttüğünün sanılmasını istemez bu biiir.
Hasan
Basri —İkincisi neymiş
Ferit
Bey — “Ben ödül için yazmam.” diyor. Ödül işini halletmemiz lazım.
Hamdullah
Suphi —Ben böyle büyük bir insan
görmedim. Muhakkak ona yazdırmak lazım. Aslında bu zor bir iş değildir. Ben ona
bir mektup yazayım. Ödülünde onun hayrına Yetim Çocuklar Vakfına verileceğini
bildireyim ve sorun çözülür.
Hasan
Basri —Siz mektubu yazın ben de size söz veriyorum.
O benim sözümü kırmaz.
(Hamdullah Suphi mektubu yazar ve
Hasan Basri’ye verir.)
SAHNE
IV
(Hasan Basri’nin evi.
Hasan Basri, başı önde derin
düşüncelerle bir şeyler yazmaya çalışır.)
(Akif içeri girer üstü biraz
ıslanmıştır. Hasan Basri görmez. Akif yaklaşıp selam verince kendine gelir.)
Akif —Selamun Aleyküm (oturur) Ne yazıyorsun, öyle?
Hasan
Basri —Karışma şimdi, çok önemli.
Akif —Neymiş o önemli olan
Hasan
Basri —Önemli dedim işte.
Akif —Öyleyse beni niye çağırdın, onca yoldan? Hem de bu havada...
Hasan
Basri —Bari montunu alaydın üstüne. Ankara’nın
ayazında hem de yağmurda montsuz dışarı çıkılır mı?
Akif — Hanım da dedi doğruya Ankara soğukmuş,
Hem çocuk da mazallah hasta olurmuş.
Neylesin bizim fukara ceket
Eder ancak birimize refakat
(uzun bir sessizlik, Akif önüne
Hasan Basri kağıtlara bakar.)
Akif —Hakkikat, sen ne yazıyorsun öyle? Ver bakayım şuna. (Kağıdı almak
için uzanır.)
Hasan
Basri —(Kağıtları geri çeker ) İstiklâl Marşı’nı sen
yazmayınca iş bize düştü.
Akif —Onca şiir beğenilmemiş mi?
Hasan
Basri —724 tane şiir gelmiş ama hiç biri
beğenilmemiş.
(Ayağa kalkıp Akif’in yanına gelir. Omzundan
tutarak)
Bunu
biz yazacağız.
Akif —Yazarız ama şartları biliyorsun.
Hasan
Basri —Şar mart yok. Sen yazacaksan şart felan iptal
edilecek.
Akif — Etmezler hem ilan edildi.
Hasan
Basri — Bakanla konuştuk biz. Sen katılacaksan
şiirin hemen alınacak ve ödül de Yetim Çocuklar Vakfına devredilecek. Hem senin
adına söz verdim. Bak mektup da burada
(Masanın çekmecesinden çıkarır ve
okur.)
"Pek
aziz ve muhterem efendim,
İstiklâl marşı için açılan müsabakaya iştirak buyurmamaklarındaki sebebin izâlesi için pek çok tedbirler vardır. Zât-i üstadânelerinin matlûb şi'iri vücûda getirmeleri maksadın husûli için son çâre olarak kalmıştır. Asıl endîşenizin icâbettiği ne varsa hepsini yaparız. Memleketi bu müessir telkin ve tehiç vâsıtalarından mahrum bırakmamanızı rica ve bu vesile ile en derin hürmet ve muhabbeti arz ve tekrar eylerim.''
İstiklâl marşı için açılan müsabakaya iştirak buyurmamaklarındaki sebebin izâlesi için pek çok tedbirler vardır. Zât-i üstadânelerinin matlûb şi'iri vücûda getirmeleri maksadın husûli için son çâre olarak kalmıştır. Asıl endîşenizin icâbettiği ne varsa hepsini yaparız. Memleketi bu müessir telkin ve tehiç vâsıtalarından mahrum bırakmamanızı rica ve bu vesile ile en derin hürmet ve muhabbeti arz ve tekrar eylerim.''
Maarif
Vekili Hamdullah Suphi
Akif —Söz mü verdin?
Hasan Basri —Vallahî söz verdim.
Akif —(Masanın başına geçer ) Korkma sönmez bu şafaklarda yüzen
alsancak...
(perde kapanır)
SAHNE
V
Sunucu
şiirin iki günde yazıldığını ve mecliste birkaç kez ayakta dinlendiğini ve
İstiklâl Marşımız olarak kabul edildiğini söyler. Okulun en güzel okuyan
öğrencisi İstiklâl Marşını okumaya davet eder. (Herkesi ayağa kaldırır)
ÖMER BAŞKARA
2011-03-03
Bu oyun Gümüşhane Köse İlçesi
Salyazı İlköğretim Okulu öğrencileri için Türkçe Öğretmeni Ömer BAŞKARA tarafından
kaleme alınmıştır.
omerbaskara@gmail.com
0 yorum:
Yorum Gönder