DNA ve yapısal özellikleri
DNA ( Deoksiribo Nükleik Asit )
DNA molekülü, sarmal şeklinde kıvrılmış, iki kollu merdiven şeklindedir. Kollarını, yani merdivenin kenarlarını, şeker (deoksiriboz) ve fosfat molekülleri meydana getirir. Deoksiriboz ile fosfat grupları ester bağlarıyla birbirlerine bağlanmıştır. İki kolun arasındaki merdiven basamaklarında gelişigüzel bir sıralanma yoktur; her zaman Guanin (G), Sitozin’in (C ya da S); Adenin (A), Timin’in (T) karşısına gelir. Hem adenin - guanin ile sitozin - timin arasındaki hidrojen bağları, hemde diğer bağlar, meydana gelen heliksin düzgün olmasını sağlar. Pürin ve pirimidin bazları, yandaki şekerlere (Riboz), glikozidik bağlarla bağlanmıştır. Baz, şeker ve fosfat kombinasyonu, çekirdek asitlerinin temel birimleri olan nükleotidleri meydana getirmiştir. Dört çeşit nükleotid vardır. Bunlar taşıdıkları bazlara göre isimlendirilirler (Adenin, Guanin, Sitozin,Timin).
DNA
molekülü kendini oluşturan nukleotidlerin sayısına bağlı olarak,
büyüklüğü türden türe değişen, uzun zincir şeklinde bir yapı gösterir.
İnsanda bu zincirin uzunluğu açıldığında 2 metreye kadar varabilir.
Bütün halinde eldesi zincirin hassas ve kırılgan yapısından ötürü çok
güçtür.
Nükleotidler
birbirlerine fosfat bağlarıyla bağlanarak, şeker ve fosfat kısımlarının
birbirlerini izlediği serilerden oluşan bir omurgaya sahip uzun ve
dallanmış polinükleotid zincirlerini meydana getirmiştir. Nukleotidlerin
yapısı bazik olmasına karşın omurgadaki PO4(fosforik asit) grubunun
varlığı polinükleotid zincirlerin asit özellikte olmalarına yol açar ve
nükleik asit terimi de bu özellikten kaynaklanır.
Hidrojen
bağları daima bir pürin(A,G) ile bir pirimidin (T,C) bazı arasından
meydana gelir. A-T baz çiftinde 2 hidrojen bağı, G-C baz çiftleri
arasında ise 3 hidrojen bağı bulunmaktadır. Hidrojen bağlarının
özelleşmesi; anahtar kilit modelinini andıran, uygun nukleotid
moleküllerinin karşılıklı gelerek birbirlerine yine uygun sayıda
hidrojen bağları ile bağlanmasını sağlar. Böylece zincirin bir kolunda
bulunan nukleotidlerin dizilişi,karşı kolda bulunan nukleotidlerin
dizilişini bir çeşit dikte ve kontrol eder. Tesadüfe bırakmayan bir
titizlikle molekül yapısı oluşturulur ve kontrol edilir.
DNA
çift sarmalının dikkate değer ve önemli bir özelliği, molekülü
oluşturan zincirlerin birbirlerinden kolaylıkla ayrılabilmesi ve yeniden
birleşebilmesidir. Protein sentezi ve Dna replikasyonu (kendi kopyasını
oluşturması) bu özellik sayesinde meydana gelebilir. DNA’nın iki
zinciri, birbirine sadece H bağları ve hidrofobik etkileşimlerle bağlı
olmaları nedeni ile, nükleotidleri arasındaki kovalent bağlardaki
herhangi bir kopma
olmaksızın çözülebilir. Aynı şekilde çözülmüş molekülün zincirleri
tamamlayıcı bazları arasında H bağlarının oluşumu ile birleşip sarmal
yapıyı yeniden oluşturabilir.
Nükleotidler arasındaki fosfor bağlarının kopması nedeniyle nükleotidlerin yerine başka nukleotid veya nukleotid dizisinin geçmesimutasyonlara yol açar.Bu mutasyonların tek zincirli RNA molekülünde oluşma olasılığı çift zincirli DNA molekülüne göre daha fazladır.Mutasyonların neticeleri ölümcül olabilir. Evrimsel gelişim içinde mutasyonların menfi yada müspet etkileri gözardı edilemeyecek noktadadır. Günümüzde viral hastalıkların başında gelen AIDS’in önüne geçilememesinin en geçerli nedeni genomu tek zincirli RNA olan virusun sürekli mutasyonlar geçirerek kendini sürekli yenilemesi gösterilebilir.
Nükleotidler arasındaki fosfor bağlarının kopması nedeniyle nükleotidlerin yerine başka nukleotid veya nukleotid dizisinin geçmesimutasyonlara yol açar.Bu mutasyonların tek zincirli RNA molekülünde oluşma olasılığı çift zincirli DNA molekülüne göre daha fazladır.Mutasyonların neticeleri ölümcül olabilir. Evrimsel gelişim içinde mutasyonların menfi yada müspet etkileri gözardı edilemeyecek noktadadır. Günümüzde viral hastalıkların başında gelen AIDS’in önüne geçilememesinin en geçerli nedeni genomu tek zincirli RNA olan virusun sürekli mutasyonlar geçirerek kendini sürekli yenilemesi gösterilebilir.
0 yorum:
Yorum Gönder