Türkiye Selçuklu Devletinin kuruluşu ve yıkılışı
Türkiye
Selçuklularının Anadolu’daki başarıları ve Türkmenlerin Bizans’a karşı akınlarının
devam etmesi Bizans’ı yeniden harekete geçirdi. Bizanslılar, Türkleri Anadolu’dan
atmak ve tekrar Anadolu’ya egemen olmak amacıyla büyük bir ordu hazırladılar.
Türkiye Selçuklu ordusu ile Bizans kuvvetleri Miryokefalon (Kumdanlı)’da
karşı karşıya geldiler. II. Kılıçarslan Bizans ordusunu ağır bir yenilgiye uğrattı
(1176). Bu zafer Bizans’ın Anadolu’yu Türklerden geri alma ümitlerini tamamen ortadan
kaldırdı. Anadolu’nun bir Türk yurdu olduğu ve Türklerden geri alınamayacağı tüm dünyaya kanıtlandı.
Türkiye
Selçuklu sultanlarının amaçlarından biri de diğer Türk beyliklerini egemenlik altına
alarak Anadolu’daki siyasi birliği kurmaya çalışmalarıdır. Miryokefalon
Savaşı’ndan sonra II. Kılıçarslan Anadolu’daki Türk beyliklerinin üzerine
yürüyerek Türk siyasi birliğini büyük ölçüde gerçekleştirdi. Büyük Selçuklu Devleti’nin
1157 yılında yıkılmasından sonra Türkiye Selçukluları, bağımsız bir devlet hâline
gelmişti. II. Kılıçarslan ülkede büyük bir bayındırlık hareketine girişti.
Türkistan’dan
gelen binlerce Türkmen Anadolu’ya yerleştirildi. Bu dönemdeki güçlü, adil
ve başarılı yönetim sadece Türkleri değil, Türkiye Selçukluları yönetimindeki Hristiyanları da rahat
ve huzura kavuşturdu. Selçukluları
Akdeniz’e inmiş oldular. I. Gıyaseddin Keyhüsrev şehri ithalat ve ihracat merkezi
hâline getirdi. Uluslararası ticareti korumak ve teşvik etmek amacıyla Venediklilerle
ilk defa ticaret antlaşması yaptı. Burada donanma kurarak ilk defa denizcilik
alanında faaliyet gösterdi. Böylece Türkiye uluslararası ticaret yollarının merkezi
hâline geldi. I. İzzeddin Keykavus’un Sinop’u fethetmesiyle de Türkiye Selçukluları
Karadeniz’e ulaşmış oldular. I.
Alaeddin Keykubat döneminde Türkiye Selçukluları siyasi, ekonomik ve kültürel
yönden en parlak dönemini yaşadı. Bu dönemde güneyde Kalanoros Kalesi fethedildi.
Buraya Alaiye (Alanya) adı verilerek bir tersane yaptırıldı. I. Alaeddin Keykubat
doğuda beliren Moğol tehlikesine karşı önlemler aldı, ittifaklar yaptı. Kırım’ın
önemli ticaret limanlarından biri olan Suğdak ele geçirildi. I. Alaeddin Keykubat
kuzey ve güneyde fetihlerini tamamladıktan sonra Doğu Anadolu’daki Harzemşahlar
üzerine yürüdü. 1230 yılında Yassı Çimen Savaşı’nda Harzemşahları yenilgiye uğrattı.
I.
Alaeddin Keykubat’ın ölümünden sonra devlet eski gücünü koruyamadı. Tahtmücadeleleri
devleti iyice zayışattı. Anadolu’da isyanlar çıktı. Bu sıralarda Moğollar da
Anadolu’ya yönelerek Türk şehirlerini ele geçirmeye başladılar. Türkiye Selçukluları
ile Moğollar arasında yapılan Kösedağ Savaşı’nda Türkiye Selçukluları ağır
bir yenilgi aldı (1243). Moğollar Kösedağ Savaşı’ndan sonra Anadolu’yu baskı altına
aldı. Selçuklu sultanları Moğollar tarafından atanmaya başladı. Devletin siyasi gücü
azaldı. Selçuklulara bağlı beylikler kendi başına hareket etmeye başladılar. Anadolu’nun
ekonomisi ve ticareti büyük ölçüde zarar gördü. Türkiye Selçuklu Devleti,
Moğol hâkimiyetinde geçen uzun yıllardan sonra 1308 yılında yıkıldı.
Türkiye
Selçukluları yaptıkları siyasi ve kültürel faaliyetlerle Anadolu’nunTürkleşmesine
büyük katkı sağladılar. 12. yüzyılın ortalarından itibaren ülkede huzur ortamı
sağlandı. Ülkedeki Türkler ve Hristiyanlar (Rum, Ermeni, Süryani) yan yana, uyum
içinde yaşamlarını sürdürdüler.
Selçuklularda
halk şehirlerde ve köylerde yaşardı. Şehirlerde yaşayan halk devlet memuru,
ayanlar (şehrin ileri gelenleri) ve bilim adamlarından (medrese hocaları, kadılar,
medrese öğrencileri) oluşuyordu. Ahilik teşkilatı şehirlerde önemli bir işlevi
yerine getiriyordu. Ahilik
esnaşarın birleşerek kurdukları dinî ve ekonomik özellikler taşıyan bir teşkilattı. Selçuklular
Döneminde dericilik, kuyumculuk gibi herhangi bir meslek yapan herkes bir loncanın
üyesi idi. Her loncada sıkı bir meslek dayanışması ve karşılıklı denetim vardı. Selçuklu
sultanları Türkistan, Maveraünnehir ve Horosan’dan gelen göçebe Türkmenleri
Anadolu’ya ve sınır bölgelerine (uc) yerleştirmişlerdir. Selçuklu sultanları Anadolu’ya
yerleştirdikleri Türkmenlerin yerleşik hayata geçmesi için gerekli önlemleri almışlardır.
Onları küçük topluluklara ayırarak yerleştirmişler, böylelikle hem onları toprağa
bağlamışlar hem de eski boy geleneklerinin ortadan kalkmasını sağlamışlardır. Yerleşik
hayata geçen bu Türkmenler, devletin belirlediği toprakları işleyerek yaşamlarını
sürdürmüşlerdir. Uclardaki Türkmenler ise aşiret ve oymaklar hâlinde yerleştirilmiş
ve başlarına da bir
bey atanmıştır. Yarı bağımsız olan bu beyler Bizans’la savaşarak fetihlerde
bulundular. Uclarda
yaşayan Türkmenlerle komşuları olan Rumlar arasında canlı bir sosyal ve
ekonomik
hayat vardı. Türkler Bizans şehirlerindeki Rumların tarım ürünlerini alırken kendi
ürettikleri hayvancılığa dayalı ürünleri satıyorlardı. I. Alaeddin Keykubat
döneminde merkezî
yönetime bağlanan uc beyleri, Kösedağ Savaşı’ndan sonra yeniden bağımsız hâle
geldiler. Moğol istilası sonucu Anadolu’ya gelen Türkmenler uc beylerine sığınıyordu.
Bu da uc beylerini daha güçlü hâle getirdi. Zamanla daha da güçlenen bu beyler,
bağımsız beylikler kurarak Moğollara ve Bizans’a karşı savaştılar. Selçuklu
sultanları izledikleri politikalarla Türkiye’yi önemli bir ticaret merkezi hâline
getirmeyi başardılar. Sinop, Alanya, Antalya ve Suğdak limanlarının ele
geçirilmesi, Türkiye’yi
Akdeniz ve Karadeniz ticaretinde önemli noktalara taşıdı. Ele geçirilen bu limanlar
geliştirildi. Buralara Türk tüccarlar yerleştirildi. Ticareti geliştirmek için
yabancı
tüccarlarla ticaret antlaşmaları yapıldı. Denizlerde korsanların tüccarlara verdikleri
zararların devlet tarafından karşılanması benimsendi. Böylece bir çeşit devlet sigortası sağlandı. Türkiye
Selçukluları Döneminde Türkiye doğu-batı, kuzey-güney yönünde yapılan
uluslararası ticaret merkezi hâline getirildi. Selçuklu sultanları tüccarların
mal ve
can güvenliğini sağlayıcı önlemler aldılar. Ticareti geliştirmek için yollar
üzerinde kervansaraylar,
bu yolların geçtiği şehir merkezlerinde de büyük hanlar yaptırdılar. İlk kervansaraylar
II. Kılıçarslan zamanında yapıldı. Vakıf olarak kurulan kervansaraylarda yerli
ve yabancı tüccarlar ve yolcular konaklıyorlardı. Bu tüccarlara parasız
yiyecek, yatak,
hamam, sağlık ve hayvanlarına ahır hizmetleri sunuluyordu. Selçuklular
Döneminde Anadolu’daki kültür hayatı oldukça canlı idi. Malazgirt Zaferi’nden
sonra Anadolu’yu yurt edinen Türkler, Türk dili ve edebiyatının gelişmesine büyük
katkılar sağladılar. Türkçe zamanla devlet dili olarak yerleşip gelişti. Bu konuda
Türkmen beylerinin büyük rolü oldu. Karamanoğlu Mehmet Bey 1227 yılında Konya’da
yayımladığı fermanda “Bu günden sonra divanda, dergahta, mecliste ve meydanda Türkçeden
başka dil kullanılmayacaktır.” diyerek Türkçeyi resmî dil ilan etti. Moğollardan
kaçıp Anadolu’ya gelen Türk bilim adamı, yazar ve şairlerin de Türkçenin gelişmesine büyük katkıları
oldu.
Selçuklular
Döneminde yaşayan fieyh Ahmet Gülşehrî, Aşık Paşa, Mevlâna Celâleddin
Rûmî, Yunus Emre gibi şairler, yazdıkları eserlerle Türkçenin ve Türk kültürünün
gelişmesine büyük hizmetlerde bulunmuşlardır. 12 ve 13. yüzyıllarda Battalgazi
Destanı, Danişmentlilerin ülkesinde söylenen ve yazıya geçirilen Türkçe bir destandır.
Danişmendname, Danişmentli büyüklerin kahramanlıklarını anlatan başka bir
Türk destanıdır. Dede Korkut Hikâyeleri ise Oğuz Türklerinin yaşayış
biçimlerini, aile
ve kardeş sevgisini, kahramanlıkları konu alan halk hikâyeleridir. Bektaşî ve
Nasrettin Hoca
fıkraları da o dönemden günümüze ulaşan önemli halk edebiyatı ürünleridir. Selçuklu
sultanları siyasi ve ekonomik alanda olduğu gibi bilim ve sanata da önem
vermişlerdir.
Bu dönemde Anadolu’nun hemen her ilinde bir ya da daha fazla medrese kurulmuştur.
Vakıf kuruluşu olan medreselerde her türlü bilimler okutulmuştur. Bu medreselerde çok sayıda
bilim adamı yetişmiştir. Türkiye
Selçukluları, Haçlı Seferleri ve Moğol istilasına rağmen Anadolu’nun her yanını
sanat eserleriyle donatmışlardır. Bu eserler arasında camiler, mescitler, medreseler,
kümbetler, külliyeler, saraylar, köşkler, darüşşifalar, kervansaraylar,
kaleler, surlar,
köprüler sayılabilir. Çifte Minareli Medrese (Erzurum), Gök Medrese (Sivas),
Hunat
Hatun Külliyesi (Kayseri), Döner Kümbet (Kayseri), Kubadabad Sarayı (Beyşehir), Sultan Hanı
(Konya-Aksaray arası) bunlardan sadece bazılarıdır.
0 yorum:
Yorum Gönder